Bir eğitim sezonu daha sona yaklaşırken üniversitelerde Kariyer Günleri etkinlikleri dönemi de başladı. Bizim zamanımızda (yaşım ortaya çıktı sanırım) bu tarz aktiviteler çok nadir gerçekleştilirdi ve okulumuza herhangi bir şirket ziyarette bulunsa olay olurdu. Hepimiz umutsuzca yanlarına sokulur 'bir staj imkanı doğar mı acaba?' diye umutlanırdık. Oysa artık işler tamamen değişmiş görünüyor.
Şirketler yeni yetenekleri kendilerine çekebilmek için yarış halindeler. Kariyer Günleri bu nedenle çok sayıda firma tarafından oldukça rağbet görüyor. Üniversiteler de bu talebi fark etmiş olacak ki bu aktiviteler artık öğrencilerin yararı dışında bir ticari fırsat olarak görülmeye başlanmış. Fuar misali stant açmak için hatırı sayılır ücretler talep ediliyor. Tabi ki bir organizasyon maliyeti söz konusu olacaktır ancak bazı rakamlar gerçekten pes dedirtiyor. Ana sponsor olmak ve bu organizasyonlarda ekstra söz sahibi olmak isteyen şirketler mutlaka olacaktır ancak amacın katılmak isteyen tüm şirketleri bir arada toplamak olması gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenle vakıf üniversiteleri öğrencileri için böyle bir bütçe ayırabilir ve devlet üniversiteleri de sürekli yeni projelerle istihdama katkıda bulunmaya çalışan İŞKUR tarafından desteklenebilir diye düşünüyorum. Sonuçta Kariyer Günleri işçi ile işvereni bir araya getiren nadir ve verimli bir platform.
Bazı devlet üniversitelerinin bu aktivitelerine katılmak için muhatap bulmak bile bu yıl benim için çok zor oldu. Haftalarca uğraşıp bir muhatap bulamayıp sonra tarihi kaçırdığımı öğrendiğim de... Nihayetinde bu çalışmalarda en etkin iletişimi kuran ve en başarılı organizasyonu gerçekleştirenin İstanbul Ticaret Üniversitesi olduğunu gördüm.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Kariyer Planlama Merkezi bu alanda oldukça aktif çalışıyor. Sadece Kariyer Günleri'nde değil diğer zamanlarda da kendilerine ulaşıp öğrencileriyle irtibat kurabiliyorsunuz. Bilgi almak istediğinizde oldukça hızlı dönüş yapıyorlar. Bu yılki organizasyonlarında 29 Nisan Küçükyalı Kampüsü programına katıldım. Standından çayına, kahvesine, yemeğine; kimlik kartından, çoklu prizine, internetine kadar her şeyi düşünmüşler. Bununla birlikte görevli öğrenciler sık sık gelerek ihtiyacınız olup olmadığını soruyorlar, yardımcı oluyorlar. Bir de katılım için her firmaya teşekkür belgesi hazırlamışlar. Ne diyeyim, 'Ben teşekkür ederim' deyip kaldım.
Buna karşılık öğrencilerin de bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Sosyal aktivite alanlarında zaman geçirdikleri kadar stantları da ziyaret ederek kariyer fırsatlarını takip etmeliler. Ondan sonra kimse 'Yeni mezuna kimse fırsat tanımıyor!' demesin.
Tüm okulların ve kurumların bu konudaki hassasiyetlerini artırarak sürdürmeleri dileğiyle.
3 Mayıs 2015 Pazar
5 Nisan 2015 Pazar
Tembel İnsan Kaynakları İş Başında
İnsan Kaynakları çalışanları olarak hepimiz şirketimiz için ihtiyaç duyduğumuz insan kaynağını sağlamakla yükümlüyüz. Bunun için her gün yeni kaynaklar bulabilmek için de ayrı çaba sarf ediyoruz. Klasik kaynaklar tükendiğinde piyasadaki rakiplerimizin aynı pozisyondaki çalışanları oldukça cazip hale geliyor ve ilgilenebileceğini düşündüğümüz adaylarla tanışmak istiyoruz.
Bu çoğu işe alım sorumlusunun izlediği bir yöntem. Aday da ilgileniyorsa profesyonel çizgiler doğrultusunda tabi ki geçişler mümkün olabilir. Ya sonra?
Daha fazla iş gücüne ihtiyacınız var ve rakip şirketinizden transfer ettiğiniz çalışandan oldukça memnun kaldınız. Yine elinizdeki boş pozisyonları doldurmakta güçlük çekiyorsunuz ve aklınıza aynı yöntem geliyor. Aynı firmanın benzer pozisyonundaki çalışanla yine irtibata geçiyor ve anlaşıyorsunuz, sonra tekrar ve tekrar aynı döngü. Kısa yoldan firmayı satın alın en iyisi! Ya da daha kolayı o şirketin işe alım sorumlusunun sizden üstünlüğünü kabul ederek direkt onu transfer edin...
Herkes aynı döngüyü takip ederse yeni iş gücü bu piyasada nasıl yetişecek? Belli seviyenin üzerindeki pozisyonlar için bunu anlayabilirim. Deneyimli olması belli pozisyonlar için şart olabiliyor. Ancak giriş ve uzman seviyesindeki pozisyonlarınız için bile mi gelişim planınız yok? Bu pozisyonları benzer niteliklere sahip başka adaylarla da dolduramaz mısınız? Ama zor tabi, onlarca adayla teker teker görüşmek ve potansiyelleri olup olmadığını anlayabilecek yetkinlikte olmak gerekiyor.
Diğer tarafta şu soru akla gelebilir: 'Peki çalışanlar neden rakip şirkete hemen geçebilecek kadar az bağlı şirketine?' Burada çoğu zaman diğer faktörler dışında ücret etkili olabilir. Bütçeniz o çalışanı elde tutmaya yetmeyebilir. Rekabet edemeyeceğiniz bir ücret politikası da çalışanın diğer tarafta çok uzun vadeli çalışamayacağına delalettir.
'Sen yetiştir ben alayım!' gayet tembel bir insan kaynakları stratejisi ve çok etik olduğunu da düşünmüyorum. Bu zihniyetteki işe alım sorumlularını da kendilerini geliştirmeye davet ediyorum. Başarılı olamıyorsanız farklı alanlara eğilmeyi denemelisiniz.
Etik rekabet şartları altında piyasada karşı karşıya gelebilmek dileğiyle...
Bu çoğu işe alım sorumlusunun izlediği bir yöntem. Aday da ilgileniyorsa profesyonel çizgiler doğrultusunda tabi ki geçişler mümkün olabilir. Ya sonra?
Daha fazla iş gücüne ihtiyacınız var ve rakip şirketinizden transfer ettiğiniz çalışandan oldukça memnun kaldınız. Yine elinizdeki boş pozisyonları doldurmakta güçlük çekiyorsunuz ve aklınıza aynı yöntem geliyor. Aynı firmanın benzer pozisyonundaki çalışanla yine irtibata geçiyor ve anlaşıyorsunuz, sonra tekrar ve tekrar aynı döngü. Kısa yoldan firmayı satın alın en iyisi! Ya da daha kolayı o şirketin işe alım sorumlusunun sizden üstünlüğünü kabul ederek direkt onu transfer edin...
Herkes aynı döngüyü takip ederse yeni iş gücü bu piyasada nasıl yetişecek? Belli seviyenin üzerindeki pozisyonlar için bunu anlayabilirim. Deneyimli olması belli pozisyonlar için şart olabiliyor. Ancak giriş ve uzman seviyesindeki pozisyonlarınız için bile mi gelişim planınız yok? Bu pozisyonları benzer niteliklere sahip başka adaylarla da dolduramaz mısınız? Ama zor tabi, onlarca adayla teker teker görüşmek ve potansiyelleri olup olmadığını anlayabilecek yetkinlikte olmak gerekiyor.
Diğer tarafta şu soru akla gelebilir: 'Peki çalışanlar neden rakip şirkete hemen geçebilecek kadar az bağlı şirketine?' Burada çoğu zaman diğer faktörler dışında ücret etkili olabilir. Bütçeniz o çalışanı elde tutmaya yetmeyebilir. Rekabet edemeyeceğiniz bir ücret politikası da çalışanın diğer tarafta çok uzun vadeli çalışamayacağına delalettir.
'Sen yetiştir ben alayım!' gayet tembel bir insan kaynakları stratejisi ve çok etik olduğunu da düşünmüyorum. Bu zihniyetteki işe alım sorumlularını da kendilerini geliştirmeye davet ediyorum. Başarılı olamıyorsanız farklı alanlara eğilmeyi denemelisiniz.
Etik rekabet şartları altında piyasada karşı karşıya gelebilmek dileğiyle...
Etiketler:
etik,
gelişim,
head hunter,
insan kaynakları,
piyasa,
rekabet,
ücret
4 Şubat 2015 Çarşamba
Eğitim İçimizde!
Kriz dönemlerinde ya da çeşitli sebeplerle küçülmeye gidildiğinde en önce bütçeden çıkardığımız kalem eğitim oluyor. Yani kriz varsa gelişimi durdurmalıyız. Artık büyüme döneminde olmadığımıza göre eğitime de gerek yok, değil mi? Peki ya bu dar boğaz içinden en sağlıklı biçimde çıkma yolunda kim önemli rol oynayacak? Sadece yönetim ekibindekiler mi?
İşe alımları durdurdunuz, belki de işten çıkarmalar bile gündeme geldi. Bu durumda elimizdeki ekiple en iyisini yapmak daha da elzem bir hal alıyor. Öyleyse bu ekibi yönetsel kararlara dahil edecek ya da ciddi destek verebilecek seviyelere taşıyacak eğitimlere ne dersiniz? Zira artık az adam çok iş stratejisi izliyorsunuz...
Eğitim denince akla her zaman danışmanlık şirketlerinin pahalı eğitimleri gelmek zorunda değil. Belki de sadece işinin uzmanı çalışanlarınıza 'Eğitimcinin Eğitimi'ni aldırarak içeride bir okul oluşturabilirsiniz.
İç eğitimlerin özellikle eğitime çok bütçe ayıramayacak olan şirketlerde çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Evet belki eğitim vermek herkesin harcı değil ama bu özellik geliştirilebilir. Eğer bu yönde bir isteği söz konusuysa o çalışandan oldukça büyük verim almak mümkün. Üstelik şirket içindeki pozisyonunun dışında bir rol edindiğini görmek onu ayrıca motive ediyor olacak.
Aylık ya da yıllık eğitim takvimleri hazırlayarak potansiyeli yüksek çalışanlarınızın güçlü yönlerini kullanabileceği ve diğer ekip üyelerine katkı sağlayabileceği bir program hazırlayabilirsiniz. Sürekli eğitim stratejisi doğrultusunda bu eğitimleri devamlı hale getirirseniz zaman içinde gelişmiş ve oturan bir iç eğitim sistemine sahip olduğunuzu göreceksiniz. Bütçeler oluştukça dış eğitimlerle de desteklenen bir sistem içerideki verimi artırmak için mükemmel hale gelecektir.
Eğitimi zor dönemlerde bir kenara bırakmaktansa çözüm aramak en iyisi. Yaratıcılığınızı kullanın ve muhteşem ekibinizden destek alın. İşte size iletişimin arttığı, kurum kültürünün pekiştiği, aidiyetin çoğaldığı ve verimliliğin yükseldiği düşük maliyetli muhteşem bir sistem!
Gelişimin bol olacağı bir yeni yıl dileğimle...
İşe alımları durdurdunuz, belki de işten çıkarmalar bile gündeme geldi. Bu durumda elimizdeki ekiple en iyisini yapmak daha da elzem bir hal alıyor. Öyleyse bu ekibi yönetsel kararlara dahil edecek ya da ciddi destek verebilecek seviyelere taşıyacak eğitimlere ne dersiniz? Zira artık az adam çok iş stratejisi izliyorsunuz...
Eğitim denince akla her zaman danışmanlık şirketlerinin pahalı eğitimleri gelmek zorunda değil. Belki de sadece işinin uzmanı çalışanlarınıza 'Eğitimcinin Eğitimi'ni aldırarak içeride bir okul oluşturabilirsiniz.
İç eğitimlerin özellikle eğitime çok bütçe ayıramayacak olan şirketlerde çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Evet belki eğitim vermek herkesin harcı değil ama bu özellik geliştirilebilir. Eğer bu yönde bir isteği söz konusuysa o çalışandan oldukça büyük verim almak mümkün. Üstelik şirket içindeki pozisyonunun dışında bir rol edindiğini görmek onu ayrıca motive ediyor olacak.
Aylık ya da yıllık eğitim takvimleri hazırlayarak potansiyeli yüksek çalışanlarınızın güçlü yönlerini kullanabileceği ve diğer ekip üyelerine katkı sağlayabileceği bir program hazırlayabilirsiniz. Sürekli eğitim stratejisi doğrultusunda bu eğitimleri devamlı hale getirirseniz zaman içinde gelişmiş ve oturan bir iç eğitim sistemine sahip olduğunuzu göreceksiniz. Bütçeler oluştukça dış eğitimlerle de desteklenen bir sistem içerideki verimi artırmak için mükemmel hale gelecektir.
Eğitimi zor dönemlerde bir kenara bırakmaktansa çözüm aramak en iyisi. Yaratıcılığınızı kullanın ve muhteşem ekibinizden destek alın. İşte size iletişimin arttığı, kurum kültürünün pekiştiği, aidiyetin çoğaldığı ve verimliliğin yükseldiği düşük maliyetli muhteşem bir sistem!
Gelişimin bol olacağı bir yeni yıl dileğimle...
Etiketler:
büyüme,
eğitim,
eğitimcinin eğitimi,
gelişim,
iç eğitim,
insan kaynakları,
kriz,
potansiyel,
pozisyon,
rol,
şirket
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)